26 Mayıs 2014 Pazartesi

Ukrayna Krizi - Kırım Meselesi







1- KIRIM NİÇİN KRİZİN MERKEZİ HALİNE GELDİ?

Ukrayna’nın Karadeniz kıyısındaki Kırım yarımadası, ülkedeki Rusya yanlısı hissiyatın, yani olası bir ayrılıkçı hareketin kalbi olarak değerlendiriliyor. Yanukoviç’in devrilmesinin ardından, Rusya yanlısı en geniş çaplı gösteriler Kırım’da yapıldı. Rusya’nın Karadeniz Filosu’na ev sahipliği de yapan bölgede, yerel parlamento Kiev’den ayrılıp ayrılmama konusunda referandum düzenleme kararını açıkladı. Perşembe gecesi bölgedeki Sivastopol ve Simferol havaalanları Rus üniforması giyen kişilerce işgal edildi; Kiev Karadeniz Filosu nedeniyle bölgede bulunan Rus askerlerini suçlarken, Moskova iddiayı reddetti. En son da Rus işgali iddiası ortaya atıldı.




1000 yıl önce Kiev, ‘Rus’ denen ve Batı’da İngiltere’ye kadar uzanan bağlantıları bulunan Ortodoks Hıristiyan bir devletin başkentiydi. Ama 13’üncü yüzyılda Tatarlar Rus’u yıktı, sadece kuzeyde birkaç beylik bıraktı, Moskova adında ormanların derinliğinde ücra bir kasaba da bunlar arasındaydı.
Slavca ‘sınır toprakları’ anlamına gelen Ukrayna için, bugün bildiğimiz haline gelene dek, Tatarlar, Polonyalılar, Litvanyalılar, Ruslar, Türkler, İsveçliler ve Kazaklar sürekli olarak savaştı. 17. yüzyılda Kiev dahil büyük bir bölümü Rusya’ya katıldı. Sonraki yüzyılda batıdaki Galiçya, Avusturyalılara geçti ama 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya tarafından alındı; Ukrayna’nın geri kalanı ise Sovyetler Birliği'ne dahil oldu. Churchill, Roosevelt ve Stalin, Galiçya ile başkenti Lviv’i 1945’te Ukrayna’ya verdi. Tabii tüm bu değişiklikler bol kanlı çatışmalar eşliğinde gerçekleşti. 
Ukrayna’nın Kırım Yarımadası farklı ama bir o kadar çalkantılı yol izledi. Güçlü ve saldırgan Tatar devletinin tahtıyken, 18. yüzyılda Ruslar tarafından fethedilip ilhak edildi. Stalin 1944’te Tatar nüfusu topraklarından sürerken bunu Almanlarla işbirliği yapmalarıyla gerekçelendirdi. Daha sonra Tatarların geri dönmelerine izin çıktı. Kırım, Kruşçev tarafından Ukrayna’ya hediye olarak verilmesiyle ancak 1954’te Ukrayna’nın parçası haline geldi. 
Ukrayna, Sovyetler Birliği'nin 1991’de dağılmasıyla ortaçağdan beri ilk kez bağımsız ülke konumuna kavuştu. Başarı için gereken şartların çoğunu karşılayabilecek durumdaydı: Her ne kadar ekonomisi Sovyet mirasıyla sakatlanmış olsa da eğitimli nüfusu, dış dünya ile iyi ilişkileri, hatırı sayılı bir sanayii vardı. Ama muğlak bir milliyet hissiyatıyla hâlâ bölünmüş haldeydi. Bugün ülke nüfusunun yüzde 77’si Ukraynalı. Ama yüzde 17’si Rus, nüfusun üçte biri Rusça konuşuyor ve bu insanların çoğunun Rusya ile güçlü aile bağları var. Kesinkes Batı’ya bakanlar sadece Galiçya’daki Ukraynalılar

Bu arada Rusya’daki Rusların çoğu, Ukrayna’ya, uygarlıklarının beşiği olduğundan, güçlü duygular besliyor. En açık fikirliler bile Ukrayna’nın kaybını bir uzuvlarının kesilmesi gibi hissediyor. 
Başta işler iyi gidiyordu. Rusya ile Ukrayna, Rus Karadeniz Filosu'nun Kırım’da kalması için sağduyulu bir anlaşma yaptı. Ukraynalılar, iyi hesaplanmış ödünler vererek, Kırım’daki Rus nüfusun anavatanlarıyla daha yakın bağlar içinde olma taleplerini teskin etti. Ama Ukraynalıların ülkenin yeni liderlerinden yana şansları yoktu, çoğu beceriksiz ya da daha kötüsüydü. Ekonomiyi modernleştirmeyi başaramadılar, yolsuzluk kontrolden çıktı. Sonra 2000’de Putin geldi, Rusya’nın komşuları üzerindeki nüfuzunu güçlendirmeyi kafaya koymuştu. Batı da Rus hassasiyetlerine aldırmadan, Ukrayna’yı kendi yörüngesine çekmeye yönelik yanlış hesaplanmış girişimlerine başladı. Putin, ister açık ister gizli, çok çabalamasına karşın, Ukrayna’yı kendi arzusuna göre şekillendirmeyi başaramadı. Kuklası Yanukoviç’i 2004’te devlet başkanı seçtirdikten sonra, dökülen milyonlarca dolarlık Batı parasının desteğiyle 'turuncu devrim' tarafından devrilmesine tanıklık etti. Bunun sonucunda ortaya çıkan ‘demokratik’ liderlerin beceriksiz oldukları kadar yolsuz da oldukları anlaşıldı. Yanukoviç 2010’da demokratik seçimlerle yeniden başkanlığa geldi ama kendinden öncekilerden bile daha beceriksiz ve yolsuz olduğu ortaya çıktı. Dünyanın gözleri önüne modern ve güçlü bir Rusya sergilemek amacıyla düzenlenen Soçi Kış Olimpiyatları devam ederken, zorla iktidardan gönderilmesi, Putin açısından aşağılanma ve çevirdiği entrikaların hesapta olmayan bir sonucu oldu. .

Batı’nın Ukrayna politikasının iki elverişsiz parçası var. İlki saygın ama tümüyle retorik: Ukrayna’nın kendi geleceğine kendi karar verme hakkı vardır ve Rusya’nın buna karışabileceği yönünde hak iddiası meşru değildir. İkincisi eski moda bir jeopolitik parça: Ukrayna NATO ve AB bünyesine alınırsa, Rusya bir daha asla emperyal tehdit oluşturamaz. Sorumsuzluk noktasına gelip dayanan bu politika pratikte işe yaramaz. Zira dört unsuru görmezden geliyor: NATO ve AB üyeleri daha fazla genişleme hevesini kaybetti. Ukraynalıların çoğu AB üyesi olmaktan mutluluk duyacak olsalar da NATO’ya girmek istemiyor. Net çoğunluk Rusya ile aranın bozulmamasını istiyor. 
Hepsinin üzerinde, Batı’nın iradesini dayatacak enstrümanları yok. Rusya ile güç kullanarak çatışmaya girmeye yanaşmıyor. Hem ekonomik hem siyasi yaptırımlar uygulayabilir ama bu, kararlı Rusya’yı Ukrayna’ya karışmaktan vazgeçirmeye yetmez.


Batı için bunların alternatifi, Ruslarla ve Ukrayna adına otorite sahibi her kimse onunla konuşmaktır. Bugüne dek Amerikalılar kulislerde etkin olamadı, Britanyalılar dış politika yapmayı toptan bırakmış gibi görünüyor, harekete geçme kapasitesi gösterenler sadece Almanlar, Polonyalılar ve Fransızlar oldu. 
Nihai anlaşmanın, şüphe yok ki, hem Batı’nın NATO’nun Ukrayna’yı üye almaya çalışmayacağı hem de Rusya’nın Ukrayna’nın içişlerine karışmayacağı garantilerini ve Ruslarla Batı’nın felaket haldeki Ukrayna ekonomisini birlikte ayağa kaldırmasına yönelik düzenlemeleri içermesi gerekir. Ukrayna’yı kurtarmak için 35 milyar dolarlık muazzam rakamlar telaffuz ediliyor. Bu paranın doğru harcanmasını sağlamak daha da zorlu bir görev olacak.
Bunların hepsinin gerçekleşebilmesi için tüm tarafların tükürdüklerini yalaması lazım. Böylece Batı, demokrasiyle ilgili hoş ve boş sözlerden icraata geçebildiğini gösterir. Ama bunlar başarılması çok zor işler. Üstelik muhtemelen geç kalındı. Lakin alternatifleri çok daha kötü sonuçlar vermeye mahkûm. (Britanya’nın 1988-92’deki Moskova Büyükelçisi. Son kitabının adı 'Afgantsy: 1979-89’da Afganistan’da Ruslar') 



2- KIRIM, RUSYA İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?

Kırım tarihsel açıdan, Rusya’nın ‘sıcak denizlere inme’ ihtiyacının karşılanması için hayati önemde. Özellikle Sivastopol Limanı, Moskova’nın Karadeniz üzerinden Akdeniz ve ötesinde hakimiyet kurma arzusunun sembolü olarak görülüyor.

3- RUSYA’NIN BÖLGEDEKİ ETKİSİNİN KÖKENİ NEYE DAYANIYOR?

Stratejik konumu ve verimli arazileriyle dikkat çeken Kırım’ın tarihi istila ve işgallerle dolu. Hunlardan Venediklilere, Bizans’tan Osmanlı’ya birçok medeniyete ‘ev sahipliği’ yaptı. 18’inci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’yla Rus İmparatorluğu arasında ‘gidip gelen’ Kırım, 1783’te Çariçe 2. Katerina döneminde ilhak edildi. 1954’te, Sovyet lideri Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna’ya devredilene kadar Rusya’nın parçasıydı.

4- MOSKOVA KIRIM’I UKRAYNA’YA NASIL BIRAKTI?

Kruşçev, Rus hakimiyeti altına girişinin 300’üncü yıldönümünde Kırım’ı hediye olarak Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne verdi; karar 27 Şubat 1954’te, resmi Sovyet gazetesi Pravda’da tek cümlelik uzun bir paragraf olarak yayımlandı. Bazı Rusların bugün hâlâ hata olarak gördüğü karar, o dönemde pratikte pek fazla değişiklik yaratmıyordu. Ancak SSCB’nin 37 yıl sonra çökmesiyle bugün hem Ukrayna, hem de Rusya için bir anda önem kazandı. Rusya, en önemli filolarından birinin yeni bağımsız olan ve Avrupa’yla yakınlaşma ‘riski’ bulunan bir ülkede kalması gerçeğiyle başetmek zorundaydı.

5- KIRIM’IN YASAL STATÜSÜ NE?

Kırım, 1996 Anayası’na göre Ukrayna içinde özerk bir cumhuriyet statüsüne sahip ama yasal olarak Ukrayna’nın parçası. Kendi parlamentosunu seçiyor. Bu parlamento, tarım, altyapı ve turizm politikalarını belirleme yetkisine sahip. Ancak 1995’te, Rusya yanlısı ayrılıkçı bir adayın seçimleri ezici çoğunlukla kazanması sonrası Kırım başkanlığı makamı kaldırıldı. Şu an bölgenin başkanlık temsilcisi ve başbakanı Kiev tarafından atanıyor.

6- SİVASTOPOL NİYE ÖNEMLİ?

Sivastopol, Kiev’le birlikte Ukrayna’da ‘özel statü’ taşıyan iki kentten biri. Sovyet döneminden bu yana Rusya’nın Karadeniz Filosu’na evsahipliği yapıyor. Rusya, Sovyetler’in çöktüğü 1991’de Kiev’le uzun müzakereleden sonra buradaki üssünü 2017’ye kadar tutma hakkını kazandı. Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in 2010’da yeniden iktidara gelmesinden sonra da, Rus doğalgazının yüzde 30 oranında daha ucuza alınması karşılığında bu süre 25 yıl uzatıldı; 2047’ye kadar yeniden uzatılması ‘opsiyonu’ da tanındı.

Sivastopol, Kiev’deki iktidarın ‘yönelim’ine göre Moskova’yla zaman zaman gerilime sebep oluyor. Batı yanlısı Viktor Yuşçenko’nun iktidarda olduğu 2008’de Kiev Rusya’yı, Gürcistan’daki yine Batı yanlısı Mihail Saakaşvili’yle ihtilafta Karadeniz Filosu’nu kullanmaması için uyarmıştı. Yanukoviç sonrasında da benzer bir gerilim söz konusu.

7– TATARLARIN STATÜSÜ NE?

Kırım’ın Nazi işgalinden kurtarılmasından sonra, Joseph Stalin 1944 yılında 1 milyona yakın Tatar’ı Nazilerle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Sibirya ve Orta Asya’ya tehcir etti. Birçoğu yolda hayatını kaybetti. Tatarlar Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından bölgeye dönmeye başlasa da yüksek işsizlik oranlarıyla karşılaştı. O tarihten bu yana, Tatarlarla Ruslar arasında özellikle mülkler konusunda anlaşmazlık yaşanıyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder